16 Mayıs 2018 Çarşamba

İFTİRA !....




İFTİRA

Karanlıklar Kontesi Sabrina kızı Balçık'ı okula uğurlamadan önce kocası olacak Primat Haydar ile telefonda konuşuyordu. Belli ki Primat Haydar , yine bir meyhane köşesinde demleniyor ve kendisine kızacak diye karısına iltifatlar yağdırıyordu.

    - Nasılsın benim iki gözümün nuru Sabrinacığım ?
    - Nasıl olacak Haydar, kızı okula uğurladıktan sonra işe gideceğim. Ben çalışayım sen keyfine bak. Bu arada hayrola sen demlenmeye sabah mı başlıyorsun artık ?
    - Hiç olur mu karıcığım ? Aşk olsun. Aç koynunu kuş dolsun.
    - Yalan söyleme Haydar. Bak söylemedi deme, kızın da sana benzemeye başladı.
    - Ne gibi canikom ?
    - Aynı senin gibi yalancı, riyakar ve iftiracı.
    - Hayırdır iftira derken ne demek istiyorsun ? Yine Mazlum olacak ağabeyin mi aklına geldi ?
    -Yok kötü kötü kabuslar gördüm gece.
    - Ne gördün bakalım kraliçem ?
    - Sorgu meleklerini gördüm. Beni sorguya çekiyorlardı. En sonunda '' Sabrina sen yaşamında ağabeyini çok üzmüşsün ve iftira atmışsın. Ağabeyin olayı ilahi mahkemeye intikal ettirdi. O yüzden cezanı çekip öyle cennete gideceksin '' dediler.
    - Canım bu denli üzgün isen bir ara kendisini.
    - Olayların fitilini ateşleyip şimdi masum pozlarında konuşma Haydar. Seninle evlendiğim güne lanet ediyorum.
    - Aman iyi iyi. Balçık ne yapıyor ?
    - Okula gitmeden instagramdan arkadaşlarına subliminal mesajlar veriyor yine.


***

Balçık kız türünün son örneği bir kızdı. Onu tanımlamak için Türk Dil Kurumunun bulduğu en hafif sözcük fettan idi. Küçük yaşına karşın , ortalık karıştırma ve iftira konusunda ihtisas yapmış bir kişilikti. Servisi gelince annesine seslendi. '' Anne ben çıkıyorum ''. Ve gözlerini babasının genlerinden aldığını belli edercesine kısıp ;

- Bugün Allah için kimlere iftira atacağım bakalım...
- Kızım sende hiç mi vicdan kırıntısı yok ? Boşuna senin savunuculuğunu yapmışım. Senin yüzünden en yakın sevdiklerimi yitirdim.
- Çok konuşma mami. Ben babamın kızıyım. Ve biliyorsun bu evde her zaman bire karşı ikiyiz.    Sen mutsuz azınlıksın . Ha ha ha.
- Böyle konuşma. Bak beni ilahi mahkemede şikayet edecek kişiler var.
- Babamın ilahi mahkemelerde mutlaka tanıdığı hakim ya da savcı tanıdıkları vardır.         Geleneksel insanlara olta atma yöntemi anacığım biliyorsun değil mi ?
- Hay bilmez olaydım.

***

Karanlıklar Kontesi Sabrina, pencerede yağan yağmuru seyretti. Akşamı yine nöbete gidecekti. '' Git gel Konya altı saat '' diye düşündü. Keşke yağan yağmur insanların içindeki her türlü, kirliliği , kumpası , sinsiliği ve hileyi yıkayıp götürseydi. '' Herkes depresyonda ama ben açmazdayım '' diye düşündü. Telefon edip, o gün yaşananları anlatacağı insanlar yoktu artık yaşamında. İşe gidiyordu. İçindeki nedamet maskesini çıkarıp , iyilik perisi maskesini giymenin tam sırasıydı. Çevresindeki insanlar onu iyilik perisi sanıp duruyordu. Oysa o , sağa sola çatıp duran serseri bir mayın triosunun orta göbeğindeydi. Camların buğusuna '' Nereye kadar ? '' diye yazdı. Birden '' Nereye kadar ? '' diye bağırdı. Primat ile evlenirken uyarmıştı Mazlum onu. Oysa o ona teşekkür yerine tam bir mezalim yaşatmıştı. '' İyilik perisi maskesini takmalıyım . Çevreme ışık saçmalıyım '' diye düşündü. Birden kendini çimdikleyesi geldi. Keşke bir kabusun, karabasanın içinde olsun. Ama bu yaşam yüzde bin beş yüz gerçekti. Bu yaşamı kendisi yeğlemişti. Primat Haydar ve kızı Balçık ile çekirdek çiğneyen ve o çekirdekleri fütursuzca başkalarının evlerine, bahçelerine atan bir çekirdek aile. '' Hep yalnız kaldığımda vicdan hesaplaşmalarım başlıyor '' diye düşündü birden. Gidip namaz kılmak istedi . Allah'ı bile kandırmaya çalışmak. Sabrina çok ama çok mutsuzdu.

***

Primat Haydar kendisinden beklenen çakallıkla karısı akşam gider gitmez eve damladı. Meyhanelerde demlendiği yetmiyormuş gibi , büfeden aldığı alkolü bol bira ve kuru yemişle eve geldi. Kızı Balçık da servisle eve geldi.

- Kızım sen mi geldin ?
- Hayır baba hafakanlar geldi.
- Bakıyorum çok fettansın bugün.
- Eeee senin genlerini taşıyorum ne de olsa.
- Anan olacak kadın yine Mazlum'u düşünüyor.
- Al Mazlum'un ahını. Doyamadın bir kez daha al.
- Baba-kız dayın olacak herife mükemmel bir kumpas kurduk. Seninle gurur duyuyorum kızım.
- Ben de seninle gurur duyuyorum peder bey. Uçan kuşu bile dolandırdın.

***

Karanlıklar Kontesi Sabrina'nın kahve falına akşam iş arkadaşı Süheyla bakıyordu.

- Sabrina böyle bir şey görmedim.
- Ne gördün ? Eee anlatsana.
- Senin falında kabak gibi bir sözcük çıkıyor.
- Neymiş o ?
- Ne olacak Sabrina ? Vicdan.

Süheyla'nın '' Vicdan '' demesiyle bir, Sabrina'nın boğazına bir şeyler düğümlendi. Birden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Eli telefona gitti. Mazlum'u aramaya ya da kısa mesaj çekmeye yeltendi. Ama yapamadı işte. Mazlum'a komplo kurup, iftira attığı için kendisinden ve çekirdek ailesinden utandı.

***

O günden sonra her gece Sabrina'nın rüyasına ak sakallı bir dede girdi. Ve ak sakallı dede her defasında Sabrina'ya aynı şeyleri diyordu.

- Kızım , birisine iftira atmışsın. Bu hatanı düzeltmelisin. Bu ah seni bitirir.
- Biliyorum dede. Bu iftiranın mimarları Primat Haydar ve Balçık. Atayım mı onları yani ?
- Gerekirse atmalısın. Sen onları değil onlar seni yola getirmiş.

***

Her gece rüyasına giren ak sakallı dededen sonra Sabrina kan uykusundan sıçrayarak uyanıyordu. Telefon çalmaya başladı. Arayan annesiydi.

- Sana bir acı haber vereceğim kızım.
- Ne haberi anne ?
- Ağabeyin Mazlum'u yitirdik bu sabaha karşı. Şu an cenaze buraya geliyor.
- Hemen ben de geliyorum anneciğim.
- Sakın gelme kızım. Ağabeyin Mazlum'un vasiyeti var '' Sabrina cenazeme ve kabrime asla gelmesin. Onu ilahi mahkemeye şikayet ettim. Allahu Teala versin hakkımızda nihai kararı.
- Desene o zaman işim kötü anneciğim.
***

Telefonu kapattı. Kızı Balçık uyanmıştı. Birden kızına bir şamar attı.
- Ne oluyoruz anacığım ? Sen kaşınıyorsun. Sen azınlıksın unuttun mu ? Bire karşı ikiyiz.

Birden Sabrina hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Son pişmanlık fayda etmiyordu. Bu sırada pencere açıkta kalmış, çok sevdiği muhabbet kuşu da kafesinden firar edip uçup kendisini terk etmişti !...



İBRAHİM ORMANCI





5 Mart 2018 Pazartesi

2018 YILININ İLK BLOGU ; NİLGÜN KOÇ'UN UNUTULMAYAN ŞİİRİ !....


2018 yılının ilk blogu olarak çok sevgili arkadaşım Nilgün Koç'un UNUTULMAYAN şiiri. Sevgili Nilgün Koç'a çok teşekkür ediyoruz.

































UNUTULMAYAN

Bir güneşin batışı,
Bir denizin çırpınışı,
Bir göğün mavisi,
Bir kuşun kanadı,
Bir bulutun özgürlüğü,
Bir yağmurun damlası,
Bir rüzgarın ıslığı,
Bir ağacın yaprağı,
Bir çimenin serinliği,
Bir çiçeğin tomurcuğu,
Bir arının vızıltısı,
Bir toprak kuzusu,
Bir kalp atışı,
Hep akılda kalan,
Hiç unutulmayan...



NİLGÜN KOÇ