24 Ocak 2011 Pazartesi

SUSMA !...
























SUSMA !...

Ağlamaktan şişer ya bazen,
İnsanın gözleri…
Hani, yumruk yemiş gibi,
Olursun ya karnına…
O anda senden daha çaresiz,
Bir insanın olduğunu anımsar,
Şükredersin haline..
Birden yüreğinde,
Şimşekler çakar,
Sözcükleri bitirmedin henüz ,
Şairim ; sakın susma !...

---

Çünkü sözcükler şaire ,
Hiç ama hiç küsmez….
Biz soluk aldıkça,
Söyleceğimiz kelam bitmez…
En iyi şiirini yazamaz ,
İnsan hiçbir zaman…
Teslim olmadık henüz,
Şairim ; sakın susma !... ( İbrahim ORMANCI )

20 Ocak 2011 Perşembe

YENİ KARA !...























YENİ KARA ! ...

Uyku tulumunda bir çocuk
Ele sığar,avuca sığmaz
Oğlum...
Ve cırcır böcekleri
Bir fizik kitabında
Kopernik'in soluk yüzü
Çağdaş bir Kristof Kolomb
Olabilir miyim acaba?
Şiir vapurum yol alıyor
Parola, yeni kara,yeni kara
Yüksek edebiyat
Alçak insanlar
Son durak nihilizm mi?
Uyku tulumunda bir çocuk
Beşiğinde dönüyor boyuna
Oğlum...

İbrahim Ormancı

BUĞU - Metin Eloğlu'nun anısına -


















BUĞU



Anla ki tarihin o kaçık bilgesi yitik
Sözcükler Rönesans'ını yaşıyor
Ozandı sevgilere düşer
Dördüncü Cemre sevgilerde yeşerir
Ne zaman o şiiri tamamlaya çalışsam
Bir İskoç Aida'yı çalıyor gaydasıyla
Sesimde ülser yorgunluğu

Düşüncenin ikliminde Haytlasmos'tuk
Acının kışlalarında mazlum
Bir turna uçurduk yüreğimizden
Bir sıradağ olduk tipisiz
Yollar ikircikli,amansızdı
Bu kuşatmalar da yarılır
Silikleşir tarihin süzgecindeki buğu


İBRAHİM ORMANCI

18 Ocak 2011 Salı

BİR RİMBAUD ŞİİRİ !....













ÇAPKIN KIZ

Kahverengi bir salon, cila ve meyva kokan,
Kurulmuş koca iskemleye tıkınıyordum,
Bir Belçika yemeği, buyursun canı çeken,
Yeter ki karnım doysun, aldırmayıp yiyordum,

Rahattım - oh ne güzel çalar saatin sesi-
Derken, mutfak açıldı, sürünmüş, sürmelenmiş,
Kılık kıyafetine ise biraz boş vermiş,
Yanaştı cilvelenip aşevi hizmetçisi.

İstediği tatlı bir öpücüktü sanırım
Belçikalı kızları bakışından tanırım,
Fazla çatal kaşıkları masadan topladı,

Dudak büktü gülerek çocuk bir yüzle bana:
Bastırıp parmağını şeftali yanağına,
"Buramı üşütmüşüm, dokun anlarsın" dedi. 



 ARTHUR RIMBAUD

16 Ocak 2011 Pazar

NE GÜZEL ŞİİRLER YAZAR MIŞIM BEN ; ŞEMSİYE !...


















ŞEMSİYE

Otobüste unutulan,
Bir şemsiye gibiyim hani...
Belki sahibim değişti,
Ama yine yağmurdan,
Koruyorum ya birilerini,
Ama sen yoksun...

***

Olurda bir yaz yağmurunda,
Ansızın yakalanırsan yağmura,
Beni anımsarsın, kim bilir...
Ben hala otobüste unuttuğun,
O kanadı kırık şemsiyeyim !... ( İbrahim ORMANCI )

12 Ocak 2011 Çarşamba

SIKLAMEN İLAHİ



SIKLAMEN İLAHİ


İttim kapıyı girdim içeri cesurca ya da aptalca
O ve çocuklardı dünya
Yalnızlığım yitti
Karşılığında
Bir saksı beyaz siklamen
Siyah güderi eldiven, renkli camlar
Acıdan bir ayla ortasında
Açmaya korkulan mutluluklar, gizli keyifler
Girdi hayatıma

Sıcak bir bakış bir yadsıma
Salim bir öfke girdi hayatıma
Hatalarım kesinleşti yüzüme vurulduğunda
Savunmadım kendimi artık çok geç
Şen elmalar gibi yuvarlandı ortalığa
Titizce sakladıklarım
Durdum
Lekeli bereli güneşin tam ortasında

( GÜLTEN AKIN )



1 Ocak 2011 Cumartesi

KAAN İNCE UNUTULUR MU HİÇ ?























YAŞAMA SEBEBİ

sıkmışım dişlerimi gözlerim kanayana kadar
çeyizimizde hüzün motifleri
göçebe bir ağıt göğsümün derinliklerinde
bu aşkın dönüşü yoksa
duman kırığı gözlerinde gecenin hıçkırıkları
kırık keman sesi ve adağım var
moraran hercai düşlerim ateşi delip ıslatır mendilimi
kalbime dolar -sonsuz uykuma- korkuya susamış yasadışı bir rüzgâr

bu aşkın dönüşü yoksa
suya düşer kok

usu menekşelerin
deniz her zamankinden daha köpüklü
serçeler bi garip ötüşlüdür
martıları mavnalarla başka türlü danseder hamuruna sevgi katılmış bu dünyanın

küflü yüzler yok hiçlik de
hani ne derler gözlerinden öperim çocuk,gamlı sevda, şiir
ne'm kalır geriye gülüm seni alırlarsa benden
tiksintiler toplamı umutsuzluk sapağında ölüm

KAAN İNCE

SOYSAL EKİNCİ'DEN BİR ŞİİR !....

İLK KISSA


Kırkına kadar ne aşk ne ölüm umrundadır insanın
Her şey hayvani bir intikam duygusuyla harcanır
Düşüncenin ince denizinden güneşe serilmemiş bedenler

Durmadan kendine sıcak bir yatak aranır
Kırkından sonra bütün ibadetler US'lu bir dost içindir
Her anı başka bir pişmanlıkla yaşanır
Ki soysuzlar aklanırken kamuda soylular karalanır


Soysal EKİNCİ




GÖKKUŞAĞINDAN DARAĞACI


GÖKKUŞAĞINDAN DARAĞACI

Şimdi'nin bedeni yok,
Yontuyor geçmiş bilgisiyle
gelecek belki olur diye taşı,
taşını kokluyor
yontu dağılıyor...


Şimdi'si yitik
bundan boyuyor
boyuyor evine aldığı
ağacın üzerine tüneyip
duvarını, tavanını, geçmişi
ve geleceği ve her yanını;
dal kırılıyor...


Şimdi'si yitik
diziyor diziyor notalarını,
göğe ışık üzerine boncuklarını,
ucuza getiriyor varlığını
sonsuzun sessizliğiyle
sonlunun gürültüsü arasında,
O bitirince kıyısında gezindiği
yol çöküyor...

Şimdi'si yitik
bundan yazıyor
yazıyor enine boyuna
içini ve dışını ve yeri
ve göğü ve suyu,
bindiği kadırga
o inince batıyor ( Nilgün Marmara )

SANA ÖLÜM BİLE YAKIŞTI !...


Sana ölüm bile yakıştı! ...

Kaç vakittir,
Unutuyorum ben seni...
Bilirsin dünya telaşı işte,
Bağışla, ne olursun! ...
Senin olmadığın bir dünyada,
Ben öylesine öksüzüm,
Öylesine eksiğim ki! ...

***

Ben sana hiç ama hiç,
Toz konduramazken hani,
Ölüm aldı seni benden,
Sana ölüm bile yakıştı! ...
Yararı yok anılardan söz etmenin şimdi! ...

***

Bu dizeleri yazarken ağlıyorum,
Sen ağlayanları sevmezdin oysa,
Bir kez bile ağladığını görmedim,
İlaç kokan hastane odalarında,
Kalk, kalk da yattığın yerden,
Sil benim gözyaşlarımı! ...

***

Ne zulüm, ne de ölüm,
Ne de başka bir şey,
Kalpten kalbe giden yola,
Barikat çekebilir mi hiç?

İBRAHİM ORMANCI

YİNE SORULARDAN DEM VURAN BİR ŞİİR !...












BU SORULARIN SONU YOK Kİ !...

Beni sorarsan eğer,
Bütün umutlardan azadeyim...
Bütün maviliklerin,
Bütün denizlerin,
Geceleri rahat bir uykunun,
Ve bir içten gülümsemenin,
Öteden beri sürgünündeyim...

Yoksulluğuma alıştım,
Çok şükür,
Hala karnım doyuyor,
Hala soluk alabiliyorum...
Peki yoksunluğum ne olacak?
Erken göçen sevdiklerim gibi,

Peki yaşarken yalnız bırakanlar?
Offf bu soruların sonu yok ki! ...

İBRAHİM ORMANCI